TATİL İZLENİMLERİ…
Kurban Bayramı tatilli vesilesiyle ailece bir tatil yapalım dedik ve yola koyulduk. Köydeki kiralık evimize şükür vardık. Sonra gezelim görelim ve eski geldiğimiz yerleri daha büyük bir aile olarak yeniden gezelim dedik ama demez olaydık. Bu kadar zamanda değişen çok şey olmuş. Bayram nedeniyle her yer zaten kalabalık. Bunu geçtim. Normal kabul ediyoruz artık ama kabul edilmeyecek şeyler varsa bunu herkesin bilmesi gerekir diye düşünüyorum. Mesela Turizm Bakanlığına bağlı Sedir adası- meşhur adıyla Kleopetra Adası- Önce müze kartı çıkardık zira indirimli girilebiliyor. Bizde altı kişi hemen müze kartımızı telefonlarımıza indirdik, ücretini ödedik ve müze kart sahibi olduk. (Arabamızla sedir adasına gitmek için Adaya giden motorların oraya gittik. Motorlara adam başı 250 TL ödedik. Adaya varınca bir 250 TL daha bayıldık. Altı kişi olarak hesap edin. Neyse girdik ama girmeseydik dedik. Akşamın 16.00 sı olmuştu bir kaç saat bile yeter düşüncesindeydik yeter ki eski günleri analım ve anı tazeleyelim derdindeydik. Hayal kırıklığı kumları aramakla başladı. Oranın muhteşem ve özel kumları kalmamış. Sahili çakıl taşıyla dolu. Kalabalık bir yana 100 kişilik şezlong var ya da yok ama orada 500 kişi var. Havlusunu kayalıklara veya topraklara serenlerle dolmuş. Çöpleri her tarafta dağılmış. Biz de kayalıkların bir yerlerine havlumuzu ve eşyamızı koyduk biraz yüzdük ve adadan kaçarcasına çıktık. Yetkili arkadaşlar ne yapıyor acaba? Buranın içler acısı halini görmüyorlar mı? Yeterince şezlongunuz yoksa o zaman kimseyi almayın veya insanların havlusunu koyabileceği düzgün yerler yapın. Kırık ve paslı çivileri çıkmış şezlongların tamir edilmesi veya yenilenmesi gerekiyor. İnsan para ödüyorsa hizmet almak istiyor. Ayrıca en önemli soru bence şudur. Eskiden adaya özellik katan kumlar; canlı ve organik olarak kabul edilen, eşi benzeri bulunmayan ve adadan çıkartılması yasak olan o muhteşem kumlara ne oldu?..
İz tuzu plajı yine bir dünya harikasıydı ve her yıl gitmeye özen gösteririz ama her yıl daha az sever olmaya başladım zira her geçen sene bir önceki seneyi aratıyor. Bu ülkenin insanları şezlonlara ve oraya gitmek için motorlara bir servet ödemek zorunda kalıyor. Yeme içme zaten ateş pahası. Bir akşam restorana bile gitmek yürek istiyor. Benim diyen insan bile bir akşam balık yemek istese servet bırakmak zorunda kültür balıklarına…
Ya Muğla Akbük’e ne demeli? Belediye b u sefer bir takım çalışma içerisinde ama yetmez. Bodrum, Marmaris, Fethiye’yi ağzıma bir alamıyorum zira oralar artık normal bir vatandaşın tatil yeri olmaktan çıkmış durumda. Ancak gelir geçersiniz bir su içseniz bile hesabı yüklü ödemek zorunda kalırsınız…
Sarı erme halk plajı bence övgüye değer. Orayı bir dernek işletiyormuş. Yöneticileri ile konuştum. Araba başı 100 TL alıyorlar. Kişi başı yay 20 TL. Kafedeki yiyecekler hesaplı. Kimse kazıklanmış duygusu içinde değil. Orayı tebrik ederim.
Bir de gittiği piknik yaptığı yerleri çöplüğe çeviren vatandaşlar var ki ne desem bilemiyorum. Ben ve eşim ellerimizde çöp poşetleri her zaman olduğu gibi yine çöp toplamak ve özellikle kırık çamları, şişeleri ve pet şişelerini toplayıp geri dönüşüme atmakla çok zaman harcadık. Bu inşaları anlamak zor. Biz bu ülkeyi korumaz, temiz tutmaz ve doğru bir vatandaş olmayı öğrenmezsek kim bizim adımıza bunları yapacak?..
İnsan kendi ülkesinde kendini birinci sınıf insan hissetmek istiyor. Kazıklanmak istemiyor. Adam yerine konmak ve bu vatanda yaşamanın onurunu ve farklılığını hissetmek istiyor. Parası olanın kafasına göre yaşayacağı; “ali kıran baş kesen” tavırlarını istemiyor. Daha önemlisi kendisine hizmet etsin diye yetki verdiği insanlardan ilgi, saygı, nezaket ve hizmet bekliyor. İnsanı kazanmadan, onun gönlüne ve aklına girmeden büyük ülke olunmaz… “Burası Türkiye” demek ve bunu da gönülden onurla söylemek değerlidir gelecek ve ulusal bütünlük adına…
Not: Müze kart çok önemli uygulamadır ve tüm vatandaşların bu kartı ivedilikle edinmesi salık verilir.
Turgay Biçer, Kobi efor, 26 Haziran 2024.